7 Şubat 2012 Salı

MUHTEŞEM YÜZYIL FİLMİ VE KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAZRETLERİ





"MUHTEŞEM YÜZYIL" FİLMİ VE KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAZRETLERİ



46 yıllık saltanatında sadece 1,5 yıl sarayda yaşamış,ömrü cihad meydanlarında at koşturarak geçmiş ve bu meydanlarda şehit düşmüş, evliya padişahlardan olan Kanuni Sultan Süleyman Hazretlerini,dizi filimde Haremden dışarı çıkmayan uçkuruna düşkün biri olarak gösteren bu dizi filmi protesto ediyoruz....



Kanuni Sultan Süleyman işlerini devrin şeyhüslamı(Şimdiki Diyanet Başkanı)Ebu Suud Efendiden aldığı fevalarla yaparmış.Şehit düştüğünde cenazesi götürülürken tabutunun arkasında küçük bir kutu taşıyorlarmış. Ebu Suud Efendi sormuş bu kutu nedir diye? Kutuyu açmış bakmışlar.

Kutuda Ebu Suud Efendi'nin verdiği fetvalar varmış.Ebu Suud Efendi bunun üzerine başlamış ağlamaya.Demişki: "Ey koca Sultan Süleyman sen kendini kurtardın bakalım ben Ahirette kendimi nasıl kurtaracağım?"



İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı. Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu. Bu kişi, Avrupa’yı titreten, koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’dan başkası değildi. Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi.



O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.



Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.

Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü. Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı. Kanunî şöyle diyordu hocasına:




Meyve ağaçlarını sarınca karınca

Günah var mı karıncayı kırınca?

Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:

Yarın Hakkın divanına varınca

Süleyman’dan hakkın alır karınca.




Fransa vilayetinin kralı Fransuva, Kanuni Sultan Süleyman'dan yardım istemiş.Kanuni'de cevaben bir mektup göndermiş.İşte o mektup.



Ben ki sultanlar sultanı ,hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah'ın yer yüzündeki gölgesi Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Azerbaycan'ın ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin Ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Süleyman Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım.Sen ki Fransa vilayetinin kralı Fransuva'sın.Hükümdarların sığındığı kapıma elçinizle mektupla gönderip ülkenizi düşman istila edip şu anda hapiste olduğunuzu bildirip kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep ediyorsunuz.Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur.Her şeyden haberdar oldum.Yenilmek ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir.Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz.Böyle bir durumda atalarımız düşmanları mağlup etmek ve ülkeler fethetmek için seferden geri kalmamışlardır.Biz de atalarımızın yolundayız ve daima memleketler ve alınmaz kaleler fethetmekteyiz.Gece gündüz daima atımız eyerlenmiş ve kılıcımız belimizde kuşatılmıştır.Yüce Allah hayırlara bağışlasın.Allah'ın istediği ne ise o olsun.Bundan başka haberleri gönderdiğiniz adamınızdan öğrenebilirsiniz.Böyle Biliniz. Selim'in oğlu Süleyman..




Bu dizi filim Türkiye'den sonra,Arap ülkelerine,Balkan ülkelerine ve diğer ülkelere satılcak.Muhteşem Yüzyıl 40 ülkede yayınlanacak


Bu diziyi seyreden bu ülkeler bizim padişahlar hakkında ne düşünecekler? Osmanlı tarihi hakkında ne düşünecekler? Elbette olumsuz düşünecekler.



Filim deyip geçmeyelim. Bu tür filimler ülkemizi ve tarihimizi kötülüyor.Tarihimizi iyi bilmeyen yeni nesiller Osmanlı padişahlarından ve tarihimizden nefret edecekler.


Önce bu diziyi yayınlayan SHOW TV'ye telefon ederek,faks çekerek protesto edelim. Aynı şekilde RTÜK'ü de telefon ve faksla protesto edelim.



YUSUF AĞATÜRK (30-12-2011)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder